Neredeyse her gün gelen ölüm haberleriyle sarsılıyoruz… Bu durumun ülkemiz için sürdürülebilir olduğu söylenemez…
Zaman zaman darbelerle, muhtıralarla, sağ-sol kavgalarıyla ve son otuz yıldan beri de devam eden çatışmalı bir ortam ile karşı karşıya kalmıştır.
Bütün bunların sonucu olarak ülkemiz; ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda büyük kayıplara uğramış… Demokrasimiz ciddi zarar görmüştür.
Cumhuriyet tarihi, Kürt meselesinin sadece güvenlik eksenli politikalarla çözülemeyeceğinin örnekleri ile dolu olup, demokratik ilkeler içinde çözmek dışında başka bir seçeneğin olmadığı bir gerçektir.
Kutuplaşmanın her geçen gün arttığı ülkemizde, toplum siyaset kurumundan kalıcı bir çözüm beklemektedir.
Sorunları demokratik siyaset yöntemleri ile çözmek, uygar ülkelerin vazgeçilmezidir.
Bunun dışında kalan, silahlı yöntemlerin sorunu daha da derinleştirmekten öte bir sonuç doğurmadığı, deneyimlerle sabittir.
Öte yandan, çok farklı etnik ve dinî grupları barındıran ülkemizin tüm vatandaşları bu çatışmalı ortamdan olumsuz etkilenmekte, toplumsal birlikteliği sağlayan değerler… Her ölüm haberiyle birlikte yeniden sarsılmaktadır.
Nitekim toplumsal barışın zedelendiğini gösteren çeşitli kamuoyu araştırmaları bulunmakta ve bu tablonun her geçen gün daha da iç karartıcı hâle geldiği görülmektedir.
Çatışmalı ortam, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda yaşayan halkımızın hayatını her açıdan katlanılmaz bir kara tabloya hapsetmekle birlikte, ülkemizin tüm vatandaşlarına da ağır yükler bindirmektedir.
Toplumsal barışı her geçen gün daha fazla tehdit eden bu sorunun çözümü için, bir an evvel harekete geçilmelidir.
Türkiye toplumunun beklentisi, bu konuda yeni yasal ve Anayasal düzenlemelerin yapılması, reformların gerçekleştirilmesi ve Türkiye’nin sorunlarını çözerek kendisini geleceğe hazırlaması yönündedir.
Toplumsal barışı sağlayan temel duygu, toplumda yerleşik olan güçlü adâlet duygusudur.
Demokratik toplumlarda yargı, toplumsal meselelerin çözümünde ve siyaset kurumunun tıkandığı noktalarda bireysel özgürlükleri ve topluluk haklarını güvence altına alarak demokratik yaşamın devamlılığını sağlamakla… Ciddi bir işlev görmektedir.
Kurmak ve yaşatmak zorunda olduğumuz, özlemini duyduğumuz barış… Ekonomik, sosyal ve siyasal alanda olmalı…
Barış… Bireyler, mezhepler, kurumlar ve toplumla devlet arasında, hak, adâlet, hukuksal eşitlik temelinde oluşmalıdır.
Hükümetin ekonomik ve sosyal alanda atması gereken reformist adımların yanı sıra… Temel bir konu olan kısaltılmış, sadeleştirilmiş ve kolay anlaşılabilir, özgürlükçü bir Anayasa’nın hazırlanması ile Toplumsal barışın ve kardeşliğin sağlanması, Türkiye toplumunun acil olarak beklentisi haline gelmiştir.
Toplumsal barış ve huzur için Türkiye’nin sivil, demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü bir Anayasa’ya ihtiyacı vardır.
Demokratik olduğunu iddia eden hiçbir ülke, darbe Anayasa’sına tahammül edemez.
Askeri darbe ürünü Anayasa’dan kurtulmak, Türkiye’nin istikrarlı ve itibarlı bir ülke olması açısından elzemdir.
Anayasa’lar toplumsal sözleşmelerdir.
Bir toplumu barış ve huzur içinde yaşatmak istiyorsanız, yaptığınız Anayasa’nın içeriğini ve ruhunu ona göre şekillendirmeniz gerekir.
Bu bağlamda; tüm toplumsal farklılıkları, renkleri, inançları; koruyan, kucaklayan… Kimliklerin varlığını ve gelişimini güvence altına alan yeni bir Anayasa’nın yapılması gerekmektedir.
Özetle;
Uzlaşma kültürü çerçevesinde, çözemeyeceğimiz hiç bir sorunumuz yoktur.
Eşit vatandaşlık temelinde, özgürlükçü, çoğulcu, demokratik ve katılımcı yeni bir Anayasa’nınsorunlarımızın çözümünde ve toplumsal barışın sağlanmasında ilaç gibi olacağını düşünüyorum.
Allah’a emanet olunuz…
Burhan İSEN
21.Dönem Batman Milletvekili